Huzur Dolu Bir Sabah Sizin Olsun...

Huzur dolu bir sabah...
Süt kokan koridorlar...
Sımsıcak bir dokunuş...
Sizin olsun, Sevgiyle...


Lilypie 3rd Birthday Ticker

4 Ocak 2008 Cuma

Eziyet Öncesi Huzur Mu?

Yılın son günü bizim için çok keyifsiz geçti. Pazartesi günü Kaan rahatsızlandı, ağır bir bağırsak enfeksiyonu, ve ardından kendimizi Amerikan Hastanesi'nin Acil servisinde bulduk. Kontrol, tedavi, bekleme derken o geceyi Amerikan Hastanesi'nde geçirdik. Kaan sabaha kadar serum aldı. Tahmin edersiniz ki Kaan'ın ağlaması, üzüntüsü, korkusu bizim yüreğimize x5 yansıyor. Sabaha kadar hep yanındaydık... Ertesi gün, yani yılbaşı günü, ancak öğlen saatlerinde hastaneden taburcu olduk. Kaan'ın tedavisi hala evde devam ediyor. Bir de üzerine bakıcımız Bulgaristan'a gitti. Allahtan annem hızır servis olarak Adana'dan geldi... Kısadan hisse, benim unutmakta ısrarcı olduğum ama hayatın bana hep hatırlattığı birşey var aklımda; 'Asla kesin planlar yapma, yapsan bile gerçekleşmeyeceklerine dair hep bir kuşku payı bırak içinde!'

İşte yılbaşı gecesi 12:00'yi bile bekleyemeden uyuduğum, hastalıklarla boğuştuğumuz, sınavlarımın olduğu, ders projesini bitirmek, dönem projesine başlamak zorunda olduğum keyifsiz ve yorucu bir 2008 haftasında kar yağışı bana çok iyi geldi. Dün direksiyonda o keyifli Ortaköy-Beşiktaş sahil yolunda usul usul yağan kar ruhuma huzur getirdi. Tek bana değil sanki tüm İstanbul huzurluydu o anda... Kimse birbirini geçmek için didiş miyordu, korna çalan yoktu; Orhan Pamuk romanlarındaki durağan bir sahnede herkes telaş etmeden, tıpkı yağan kar gibi, sakin sakin ilerliyordu. Kar İstanbul'lulara bir neden vermişti bence... Bu inanılmaz günlük tempo içinde bir mola... İş toplantısına, eve, buluşmaya, okula geç kalınabilirdi artık, çünkü İstanbul'da kar yağıyordu. Ana yollarda yavaş yavaş ilerleyenler bile herzamanki sıkıntıdan uzaktı bence, çünkü kar hepimizin bahanesiydi. Hayatta bazen bahanelere ihtiyaç var! Pasteur'ün harika bir sözü var, yeni öğrendiğim, ' İlham hazırlıklı beyinlere güler'. İşte hayatta böyle kısa mollalar ruhlarımızı birazcık dinlendirip, hayata karşı daha hazırlı hale getirmiyor mu bizleri?

Şimdi laptop'ımın başında, Kız Kulesi'ne ve grileşen denize bakarken, usulca kar yağıyor ve düşünüyorum... Eziyete dönüşmeden önce bu karın tadını çıkarmak lazım...

Hiç yorum yok: